BİR PROVAKATÖR ÜSTÜNE HİCİV DENEMELERİ
Sen çıkmadın
Çıkardılar karşıma seni !
Kıllı, kara elleriyle tutup enseni
gövdeni bir karış kaldırdılar,
sonra birdenbire
bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar.
......
......
Sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük eğri virgül,
bir zavvalı vesilesin !..
Ben, kızabilir miyim sana ?
Sen de bilirsin ki, benim adetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp
uşağını dövmek !..
.....
.....
Hemen azıya aldın gemi
Faşisto- demokrato-liberal
bir jurnal
yazıp
delikanlıyı yere çalmak
ve bir miktarı münasip elden almak
istedin !..
Elden alıp, almamana
karışmam ama
biz,
gölgemizi bile çiğnetmeyiz adam !
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey, göbekli patron veletlerinin
“Doğru yol göstericisi,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve hatırla ki, son defa:
......
......
“Yüksel ki yerin
bu yer değildir
Dünyaya geliş
Hüner değildir!”
demiş....
Sen de yükseldin uyup
onun sesine
........
.......
Bir düşün oğlum!
Bir düşün ve mezarların hududunu aşma!
Kendine güven üstat
babana değil,
bir ölüyü koluna takıp dolaşma!
.......
.......
Sen de bilirsin ki ben
.......
........
Ben sadece ölen babamdan ileri,
doğacak çocuğumdan geriyim.
Ve bir kavganın adsız neferiyim...
......
......
Kokla, çek ve iç,
üzülme hiç...
Billahi cihan bilir ki, sen
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
Kokla, çek ve iç
üzülme hiç.
Yalnız arasıra
bakıp aynalara
bir deve derisinden beli değnekli Hacivat düşün.
Bir düşün oğlum:
Müdahin, çelebi hazret Hacivat’ın
giyerek harb ilahı göbekli Marsın üniformasını
kahramane bir dalkavuklukla hesap sormasını.
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey sayın provakatör...
Her dövüşen sersemdir senin için
her anlayıp inanan kör.
.....
.....
Bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkar etme,
gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin.
Sen her gece
el ayak çekilince
“Nuvel Literer”in
bir arşınlık duvarını aşarak
ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
yapraklarında onun
abartırsın satırlarını birer, birer
Cingözle beraber.
Fakat her duvar
bir karış değildir.
Her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
ve her fikrin açılmaz kapıları
maymuncuğuyla Cingöz’ün...
Okuman lazım evlat.
Evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
bırakıp
okuman...
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve benden öğren ki son defa:
FİKİR dediğin
şeyin
Karabet ustanın uduna benzemez suratı.
O, ne şapırtılarla çiğnen bir sakız,
ne “Vatan – Silistre”de Abdullah çavuşun tiradı,
ne de “Bir akşamdı”da müteverrim bir bayan ilacıdır.
O, şahlanmış bir kavga atı,
kalın kabzalı bir savaş kılıcıdır.
Bu ata atlayacak yürek
ve bu kabzaya bilek
gerek...
NAZIM HİKMET
Sen çıkmadın
Çıkardılar karşıma seni !
Kıllı, kara elleriyle tutup enseni
gövdeni bir karış kaldırdılar,
sonra birdenbire
bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar.
......
......
Sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük eğri virgül,
bir zavvalı vesilesin !..
Ben, kızabilir miyim sana ?
Sen de bilirsin ki, benim adetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp
uşağını dövmek !..
.....
.....
Hemen azıya aldın gemi
Faşisto- demokrato-liberal
bir jurnal
yazıp
delikanlıyı yere çalmak
ve bir miktarı münasip elden almak
istedin !..
Elden alıp, almamana
karışmam ama
biz,
gölgemizi bile çiğnetmeyiz adam !
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey, göbekli patron veletlerinin
“Doğru yol göstericisi,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve hatırla ki, son defa:
......
......
“Yüksel ki yerin
bu yer değildir
Dünyaya geliş
Hüner değildir!”
demiş....
Sen de yükseldin uyup
onun sesine
........
.......
Bir düşün oğlum!
Bir düşün ve mezarların hududunu aşma!
Kendine güven üstat
babana değil,
bir ölüyü koluna takıp dolaşma!
.......
.......
Sen de bilirsin ki ben
.......
........
Ben sadece ölen babamdan ileri,
doğacak çocuğumdan geriyim.
Ve bir kavganın adsız neferiyim...
......
......
Kokla, çek ve iç,
üzülme hiç...
Billahi cihan bilir ki, sen
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
Kokla, çek ve iç
üzülme hiç.
Yalnız arasıra
bakıp aynalara
bir deve derisinden beli değnekli Hacivat düşün.
Bir düşün oğlum:
Müdahin, çelebi hazret Hacivat’ın
giyerek harb ilahı göbekli Marsın üniformasını
kahramane bir dalkavuklukla hesap sormasını.
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey sayın provakatör...
Her dövüşen sersemdir senin için
her anlayıp inanan kör.
.....
.....
Bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkar etme,
gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin.
Sen her gece
el ayak çekilince
“Nuvel Literer”in
bir arşınlık duvarını aşarak
ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
yapraklarında onun
abartırsın satırlarını birer, birer
Cingözle beraber.
Fakat her duvar
bir karış değildir.
Her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
ve her fikrin açılmaz kapıları
maymuncuğuyla Cingöz’ün...
Okuman lazım evlat.
Evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
bırakıp
okuman...
Bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi Safa,
bir düşün ve benden öğren ki son defa:
FİKİR dediğin
şeyin
Karabet ustanın uduna benzemez suratı.
O, ne şapırtılarla çiğnen bir sakız,
ne “Vatan – Silistre”de Abdullah çavuşun tiradı,
ne de “Bir akşamdı”da müteverrim bir bayan ilacıdır.
O, şahlanmış bir kavga atı,
kalın kabzalı bir savaş kılıcıdır.
Bu ata atlayacak yürek
ve bu kabzaya bilek
gerek...
NAZIM HİKMET