1937-1938 OLAYLARININ KRONOLOJiSi
1937-38 Dersim direnisi Kemalist devletin Dersim’i isgal ve dagitma girisimine karsi bir savunma savasi olarak patlak verdi.
Direnise öngelen 1928, 29 ve 31 yillarinda Dersimliler’den birkaç kez silahlarini teslim etmeleri ve basta Aliser olmak üzere Dersim’e siginmis Koçkiri savasçilarini iade etmeleri istenir. Bu israrli tehditler ve saldiri hazirliklari karsisinda 1932‘de Dersim’de bir kipirdanma görülür. Karakollar ve nahiye merkezleri basilir.
25 Aralik 1935‘te Tunceli Kanunu çikarilir. Bu kanunla birlikte Dersim’in adi Tunceli olarak degistirilir. Hemen sonra daha önce Birinci Genel Müfettislik kapsaminda bulunan Elazig, Tunceli, Erzincan ve Bingöl’ü içeren Elazig merkezli Dördüncü Genel Valilik kurulur (6 Ocak 1936). Bu genel valiligin basina Dersim Valisi ve Kumandani sifatiyla Abdullah Alpdogan atanir. Elazig’da istiklal Mahkemesi adi verilen bir askeri mahkeme kurulur. Bu mahkeme özel olarak Dersim için teskil edilir. Tunceli Kanunu’nun geçerlik alani sadece Dördüncü Genel Valilik kapsamina giren illerle sinirli kalmaz. Sivas, Malatya, Erzurum ve Gümüshane illeri de bu kanunun geçerlik alanina dahil edilirler. Böylece Tunceli Kanunu merkezi Dersim olmak üzere Kizilbaslarla yerlesik tüm sahayi kapsamina alir. Dersim, bu kanunla “Yasak Bölge“ ilan edilir. Ülkeye giris çikislar özel izne tabi tutulur.
Alpdogan, 1936‘da Dersim’in Amutka, Pulur, Karaoglan, Sin, Haydaran, Danzig ve Burnak gibi stratejik merkezlerinde askeri kislalar ve karakollar insaa ettirmeye baslar. Bu merkezlerden biri de eskiden Mazgirt’e bagli olan Mamikan (Mameki) köyüdür. Bu köy adi Tunceli olarak degistirilen Dersim’in yönetim merkezi olarak seçilir.
Demenan asireti ile bazi Nazimiye asiretleri kendi bölgelerinde yapimi baslatilan karakollara baskinlar düzenlemeye baslarlar. Çatisma böyle baslar (1936).
Seyit Riza, askeri vali Alpdogan’dan tekrar tekrar Tunceli Kanunu’nun iptalini (olaganüstü rejimin lagvini) ve Dersim’in ulusal haklarinin taninmasini talep eder. Alpdogan’in buna yaniti isgalci ordulari Dersim’e sürmek olur. Diyarbakir’dan kalkan uçaklar Dersim’e bomba yagdirir. Çatismalar her tarafa yayilir. Kisin gelmesiyle zorunlu olarak kesilen çatismalar 1937‘de tekrar baslar.
Kemalist devletin Dersim’e dönük bir stratejisi ve programi vardi. Amaci Dersim‘i kesin sekilde ilhak etmek ve insansizlastirmakti. Hazirliklar çok yönlüydü ve Musul ve Hatay gibi sorunlar nedeniyle bir-iki kez ertelenmek zorunda kalinan Dersim harekati ancak 1937 yilinda baslayabildi.
Kemalist rejimin direnise öngelen ve bir plana göre yürütülen bu hazirlik süreci gözardi edilirse Dersim direnisinin gerçek nedenleri anlasilamaz.
iki yila yayilan bu direnisi isgale öngelen hazirlik evresi dista tutulursa Türk askeri harekatinin evrimine bagli olarak üç asamaya ayirarak irdelemek gerekir.
isGAL SÜRECi
Kahmut köprüsünün yakildigi 20/22 Mart 1937‘den Seyit Riza ve arkadaslarinin idam edildigi 15 Kasim 1937‘ye kadarki süredir. Bu süreç kendi içinde 20/22 Mart-19 Mayis, 19 Mayis-26/28 Agustos, 26/28 Agustos-5/15 Eylül ve 15 Ekim-15 Kasim seklinde bölünebilir. Dersim asiretleri direnme yanlilari, tarafsizlar ve devletle isbirligi yapanlar (milislik yapanlar) olmak üzere üçe bölünmüstür. Bava, Aliser ve Sahan suikastleri ile Seyit Riza’nin idami bu zaman dilimindeki dönemeçlerdir. Seyit Riza’nin oglu Bava’nin öldürülmesini (Mart sonudur) takiben yedi kadar asiret kendi aralarinda bir ittifak olusturup topluca direnis karari alirlar. Ama bu asiretlerin sadece birkaçi (Bahtiyar, Yukari Abbas, Demenan ve Haydaran) bu karara sonuna kadar bagli kalir. Alinan karara göre her asiret kendi bölgesini savunacaktir. Yusufanlilar’in yeminlerini bozarak bu karari uygulamayislari Türk ordusunun 19 Mayis günü Kirmizi Dag hattina dek ilerlemesine yolaçar. Bu ani ve beklenmedik durum direnisin kaderi üzerinde büyük rol oynar. Sivil halk kitlesel halde Kutu ve Kalan derelerine siginir. Aliser’in öldürüldügü 9 Temmuz’dan sonra asker hemen her dagin zirvesini ve her vadiyi isgal eder. Bu tarihten Sahan’in öldürüldügü 28 Agustos’a kadar geçen sürede siginaklarda sivil halktan binlerce kisi katledilir. 28 Agustos günü Sahan’in öldürülmesi (Bahtiyar direnisinin kirilmasi), 1937 direnisinin sonunu isaretler. Tarafsiz asiretler arasina çekilerek onlari direnise çagiran Seyit Riza sonuç alamaz. Sonraki gelismeler konusunda farkli versiyonlar mevcut. Ya teslim olmak ya da görüsmeler yapmak üzere gittigi Erzincan’da yakalanip diger tutuklularin bulundugu Elazig‘a götürülür (5/15 Eylül). 15 Ekim-15 Kasim arasi yargilamalar ve idamlar tarafindan belirlenir.
SOYKIRIM SÜRECi
11/12 Haziran 1938‘den 10 Agustos 1938‘e kadardir. 1938 yili olaylari “yasak bölgeler“ olarak ilan edilen iç Dersim’in neredeyse tümü (Kutudere-Kirmizi Dag-Sin ve Halvori kuzeyindeki Haçili Dere hattindan Mercan Daglari eteklerindeki Karacakale’ye kadarki bölge) ile Koçan asiretlerinin bölgesini (Ali Bogazi ve çevresi) bosaltma girisiminin yapildigi 11/12 Haziran’da baslar. Bu durum 1937 direnisine katilmamis olan adi geçen iki bölgede yerlesik Kör Abbas, Bal, Keçel ve Koçan gibi asiretlerin çetin bir direnisine yolaçar. Bu direnisler özellikle 22 Haziran’dan itibaren toplu kirimlar yoluyla bastirilir. Bu peryodun (1938 yilinin) en önemli olayi adini Dersim’in Laçin asiretinden alan ünlü Laç Deresi’nde cereyan eder. Laç Deresi’ndeki çarpismalarin en siddetlisi ise 19-24 Temmuz arasina rastlar.
SÜRGÜN SÜRECi
10 Agustos 1938‘den 31 Agustos 1938‘e kadardir. Bu aralikta bosaltilmis bulunan bölge halki ile diger bölgelerden ayiklanip toplananlar Bati Anadolu’ya önceden saptanmis yerlere nakledilir.
iki yila yayilan süreç içinde bazi anlar ayiklanabilir.
1937 yilinin kirim zamani özellikle Aliser’in öldürüldügü 9 Temmuz ile Sahan’in öldürüldügü 28 Agustos arasina rastlar. Bu araliktaki en kanli olaylar 17-18 Agustos günlerinde Bahtiyar bölgesindeki çarpismalarda yasanir. Seyit Riza’nin pek çok yakini da bu çarpismada yasamini yitirir.
1938 yilinin kirim zamani ise 22-28 Haziran arasinda (bosaltilmak istenen Kalan bölgesinde Baltali-kürekli muharebe), 19-24 Temmuz arasinda (Laç Deresi’nde) ve 15 Agustos’ta (Xeç baskini ve Xeç-Zimek toplu kirimi) yeralir.
Katliamin zirvesi 1938 yilinin isaret ettigimiz peryodlaridir.
Ama 1937‘deki 17-18 Agustos tarihi de kritik bir tarihtir.
Sonuç olarak, Dersim soykirimini anmak için bir tarih önermek gerekirse akla ilk gelenler 22-28 Haziran, 19-24 Temmuz ve 15 veya 17-18 Agustos tarihleri olmaktadir.
1920’lerin sonlari ve 30’lu yillarin baslarina iliskin raporlar, 1937-38 soykirimina öngelen dönemde Dersim’in isgalini tamamlamak ve ülkeyi insansizlastirmak amaciyla TC devletinin yapmakta oldugu çok yönlü hazirligin ayrintili bir resmini verirler. Dersim asiretleri, herbirinin sayi ve silah gücü, karsilikli iliskileri ve çeliskileri konusunda ayrintili bilgilerin yeraldigi Jandarma Umum Kumandanligi’nin Dersim adli kitabi da bu hazirligin bir parçasidir. Bu kitap kaynak olarak MAH Raporu ve Birinci Umumi Müfettislik (1927/8-35) raporlarina dayaniyor.
MAH (Milli Amele Hizmeti), 1927’de kurulmus Türk istihbarat teskilatidir. 1965 yilinda adi MiT olarak degistirilmistir.
Jandarma Umum Kumandanligi’nin Dersim adli kitabinda dönemin iç isleri Bakani sükrü Kaya’nin Basbakanliga verdigi 18. 11. 1931 tarihli raporunun Ek bölümü Lahika basligi altinda oldugu gibi verilmektedir. Bu Ek, daha o tarihte (1931), hazirligi yapilan saldirinin basarisini takiben Dersim’de kimlerin nerelere sürgün ve iskan edilecegine iliskin olarak Basbakanliga sunulmus bir plandir.
Burada yaklasik doksan asiretten 347 önde gelen ailenin (3470 kisi) Bati’ya ve Trakya’ya sürgünü, bunlardan 72 ailenin Tekirdag’a, 38 ailenin Edirne’ye, 56 ailenin Kirklareli’ne, 65 ailenin Balikesir’e, 73 ailenin Manisa’ya ve 34 ailenin de izmir’e iskani öneriliyor. Nakliye masrafi ve güzargahi bile saptanmis (Bk. JUK’un Dersim kitabi, s. 83-121, 1932).
1938 katliami Kemalist yönetim tarafindan, basta Mustafa Kemal olmak üzere Türk devletinin kuruculari tarafindan önceden planlanip gerçeklestirildi.
Bu kirimin önceden planlanan bilinçli bir stratejinin sonucu oldugunun kanitlari 19. yüzyil sonlarindan beri hazirlanan Dersim Raporlari’nda, Türk istihbarat teskilati MAH’in ve askeri müfettisliklerin raporlarinda, içisleri Bakani sükrü Kaya’nin raporunda, Jandarma Umum Kumandanligi’nin Dersim adli yayininda, Meclis konusmalari ve dönemin Türk basininda yeralan haber ve yazilarda apaçik sergilenmektedirler.
Bu belgeler üzerinde çalisilarak hazirlanacak bir dosya ile Dersim soykiriminin içyüzü uluslararasi kamuoyuna kolaylikla anlatilabilir. Belli basli dillere çevrilmesi gerekecek olan bu dosyaya ek olarak Dersim’de herkesçe bilinen toplu mezarlari tek tek görüntüleyen ve 37-38 kirimina tanik olan yasli kusagin ve 38 sürgünlerinin öyküsünü kaydeden bir belgesel de düsünmek gerekecektir.
Olayin anlasilmayacak bir tarafi yoktur.
Osmanli ve Türk yönetimleri kendi otoritelerini zor kullanarak Dersim’e tasimak istemis, hatta mümkünse Dersim’i haritadan büsbütün silmek istemis, Dersim ise buna karsi direnmistir.
iste Devlet-Dersim çatismasinin kökeninde yatan budur
Merkezi otoritenin zora basvurmasi ve askeri seferleri dogal olarak kendisini savunmak zorunda kalan Dersimli’nin direnisiyle karsilasti.
Bu sekilde baslayan Devlet-Dersim çatismasi 1938 soykirimina dek devam etti.
Dersim davasi iste bu süreçte gündeme oturdu ve yabanci bir gücün isgal ve imha girisimlerine karsi birbirini izleyen kendisini savunma amaçli bir seri direnis içinde, özellikle 1916 veya 1918 yili sonrasinda giderek ulusçu ifadeler kazandi.
iste benim Dersim direnisleri çagi dedigim bu evrededir ki Dersim kavrami Dersim-Kizilbas halkinin ve onun özgürlük sorununun ortak ve genel adina dönüstü.
Dersim, 1938’de bir soykirimla ve toplu sürgünlerle düsürüldü ve adi da daha 1936 yilindan itibaren Tunceli olarak degistirilip basinda askeri sömürge valileri olan olaganüstü bir rejimle yönetilmeye baslandi. 1938 Eylül’üne gelindiginde toplu direnis bastirilmis, bütün Dersim TC hükümeti tarafindan 10 yil için (1938-48) “Yasak Bölge“ ilan edilmistir.
Bu 10 yillik programa dördüncü harekat denebilir Bu zaman zarfinda yogun bir Türklestirme programi uygulanir. Resmi agizlar Dersim meselesinin bittigini ilan ederse de daglara siginanlarin olusturdugu gerilla birimlerinin (yerel dilde Qol) mücadelesi 1946 affina dek sürer.
1923-46, Dogu’nun kolonilestirilmesi, elkonan zenginliklerinin Bati’ya tasinarak 1950‘lerden itibarenki sinai gelisme için ilkel sermaye birikiminin saglandigi dönemidir. Türk devletinin temelleri de bu ayni süreçte atildi.
Tanzimat döneminde baslatilan ve 1930‘lu yillarda sürdürülen Dersim Raporlari serisinde TC devletinin Dersim’i sömürgelestirme, Türklestirme ve dagitma politikasi açikça görülebilir.
Örnegin 1930‘larin basinda hazirlanmis bir raporda (Büyük Erkani Harp Reisi’nin Mütalaalari) Dersim’de “Yüksek idare memurlarina adeta koloni idarelerindeki selahiyet verilmeli“, “Dersim evvela koloni (sömürge) gibi nazari itibara alinmali“ (akt. Dersim, T.C. Dahiliye vekaleti Jandarma Umum Kumandanligi, s. 218-19) seklinde ifadelere rastlanmaktadir.
1923-46 arasinda isgal ve siyasi ilhak, 1950 sonrasinda ise ekonomik ilhak gerçeklestirildi. Böylece Dersim ve Kürdistan zor yoluyla TC yönetimi ve pazarina entegre edildiler.
Tunceli Kanunu, Genel Valilik, Yasak Bölge uygulamalarinin 1948/49‘larda artik sona erdigi düsünülürse de, isgal (isgalin kendisi zor ve terördür) ve baska biçimler altinda olaganüstü rejim biçimi halen devam etmektedir. Dersimli yaklasik yetmis yildir su ya da bu biçim altinda askeri-fasizan olaganüstü rejimlerle yönetilmektedir.
Son olarak bir noktaya daha isaret etmeliyim.
Dersim’de karsi karsiya gelenler vahsi kapitalist ve sömürgeci bir uygarlik ile Morgan’in deyisiyle Eski Toplum (Komünal Toplum)’du. Dersim’in yakin çevresi bir derebeylik rejimi ile kusatilmisti. Bu dogru. Ama iç kesimlerde, yani eski ve esas Dersim’de, asker, polis, yasa, mahkeme tanimayan, kisaca devlet nedir bilmeyen bir sosyal örgütlenme mevcuttu. Toplumun hücresi yerel dilde ezvete adi verilen Dersim gensiydi. Yönetim biçimi, degerleri, hukuku tamamen farkliydi. 1938’de bir soykirimla sona erdirilen cemi, cemaati, kendine özgü hukuku ile bu Dersim Komünü’ydü. Baska deyisle bir ilkel demokrasi ya da sosyalizmdi. Yikilan Dersim gensi ve ona dayali Dersim Komünü’nün incelenmesi önemli bir konudur. simdilik diyecegim, sonraki Dersimli kusaklarin kitlesel halde sosyalizme yönelisinde Türk Solu’ndan önce, kendileri farkinda olmasalar bile içinden çiktiklari bu toplumun, önceki kusaklar tarafindan kendilerine aktarilan gelenegin önemli rol oynadigidir
1937-38 Dersim direnisi Kemalist devletin Dersim’i isgal ve dagitma girisimine karsi bir savunma savasi olarak patlak verdi.
Direnise öngelen 1928, 29 ve 31 yillarinda Dersimliler’den birkaç kez silahlarini teslim etmeleri ve basta Aliser olmak üzere Dersim’e siginmis Koçkiri savasçilarini iade etmeleri istenir. Bu israrli tehditler ve saldiri hazirliklari karsisinda 1932‘de Dersim’de bir kipirdanma görülür. Karakollar ve nahiye merkezleri basilir.
25 Aralik 1935‘te Tunceli Kanunu çikarilir. Bu kanunla birlikte Dersim’in adi Tunceli olarak degistirilir. Hemen sonra daha önce Birinci Genel Müfettislik kapsaminda bulunan Elazig, Tunceli, Erzincan ve Bingöl’ü içeren Elazig merkezli Dördüncü Genel Valilik kurulur (6 Ocak 1936). Bu genel valiligin basina Dersim Valisi ve Kumandani sifatiyla Abdullah Alpdogan atanir. Elazig’da istiklal Mahkemesi adi verilen bir askeri mahkeme kurulur. Bu mahkeme özel olarak Dersim için teskil edilir. Tunceli Kanunu’nun geçerlik alani sadece Dördüncü Genel Valilik kapsamina giren illerle sinirli kalmaz. Sivas, Malatya, Erzurum ve Gümüshane illeri de bu kanunun geçerlik alanina dahil edilirler. Böylece Tunceli Kanunu merkezi Dersim olmak üzere Kizilbaslarla yerlesik tüm sahayi kapsamina alir. Dersim, bu kanunla “Yasak Bölge“ ilan edilir. Ülkeye giris çikislar özel izne tabi tutulur.
Alpdogan, 1936‘da Dersim’in Amutka, Pulur, Karaoglan, Sin, Haydaran, Danzig ve Burnak gibi stratejik merkezlerinde askeri kislalar ve karakollar insaa ettirmeye baslar. Bu merkezlerden biri de eskiden Mazgirt’e bagli olan Mamikan (Mameki) köyüdür. Bu köy adi Tunceli olarak degistirilen Dersim’in yönetim merkezi olarak seçilir.
Demenan asireti ile bazi Nazimiye asiretleri kendi bölgelerinde yapimi baslatilan karakollara baskinlar düzenlemeye baslarlar. Çatisma böyle baslar (1936).
Seyit Riza, askeri vali Alpdogan’dan tekrar tekrar Tunceli Kanunu’nun iptalini (olaganüstü rejimin lagvini) ve Dersim’in ulusal haklarinin taninmasini talep eder. Alpdogan’in buna yaniti isgalci ordulari Dersim’e sürmek olur. Diyarbakir’dan kalkan uçaklar Dersim’e bomba yagdirir. Çatismalar her tarafa yayilir. Kisin gelmesiyle zorunlu olarak kesilen çatismalar 1937‘de tekrar baslar.
Kemalist devletin Dersim’e dönük bir stratejisi ve programi vardi. Amaci Dersim‘i kesin sekilde ilhak etmek ve insansizlastirmakti. Hazirliklar çok yönlüydü ve Musul ve Hatay gibi sorunlar nedeniyle bir-iki kez ertelenmek zorunda kalinan Dersim harekati ancak 1937 yilinda baslayabildi.
Kemalist rejimin direnise öngelen ve bir plana göre yürütülen bu hazirlik süreci gözardi edilirse Dersim direnisinin gerçek nedenleri anlasilamaz.
iki yila yayilan bu direnisi isgale öngelen hazirlik evresi dista tutulursa Türk askeri harekatinin evrimine bagli olarak üç asamaya ayirarak irdelemek gerekir.
isGAL SÜRECi
Kahmut köprüsünün yakildigi 20/22 Mart 1937‘den Seyit Riza ve arkadaslarinin idam edildigi 15 Kasim 1937‘ye kadarki süredir. Bu süreç kendi içinde 20/22 Mart-19 Mayis, 19 Mayis-26/28 Agustos, 26/28 Agustos-5/15 Eylül ve 15 Ekim-15 Kasim seklinde bölünebilir. Dersim asiretleri direnme yanlilari, tarafsizlar ve devletle isbirligi yapanlar (milislik yapanlar) olmak üzere üçe bölünmüstür. Bava, Aliser ve Sahan suikastleri ile Seyit Riza’nin idami bu zaman dilimindeki dönemeçlerdir. Seyit Riza’nin oglu Bava’nin öldürülmesini (Mart sonudur) takiben yedi kadar asiret kendi aralarinda bir ittifak olusturup topluca direnis karari alirlar. Ama bu asiretlerin sadece birkaçi (Bahtiyar, Yukari Abbas, Demenan ve Haydaran) bu karara sonuna kadar bagli kalir. Alinan karara göre her asiret kendi bölgesini savunacaktir. Yusufanlilar’in yeminlerini bozarak bu karari uygulamayislari Türk ordusunun 19 Mayis günü Kirmizi Dag hattina dek ilerlemesine yolaçar. Bu ani ve beklenmedik durum direnisin kaderi üzerinde büyük rol oynar. Sivil halk kitlesel halde Kutu ve Kalan derelerine siginir. Aliser’in öldürüldügü 9 Temmuz’dan sonra asker hemen her dagin zirvesini ve her vadiyi isgal eder. Bu tarihten Sahan’in öldürüldügü 28 Agustos’a kadar geçen sürede siginaklarda sivil halktan binlerce kisi katledilir. 28 Agustos günü Sahan’in öldürülmesi (Bahtiyar direnisinin kirilmasi), 1937 direnisinin sonunu isaretler. Tarafsiz asiretler arasina çekilerek onlari direnise çagiran Seyit Riza sonuç alamaz. Sonraki gelismeler konusunda farkli versiyonlar mevcut. Ya teslim olmak ya da görüsmeler yapmak üzere gittigi Erzincan’da yakalanip diger tutuklularin bulundugu Elazig‘a götürülür (5/15 Eylül). 15 Ekim-15 Kasim arasi yargilamalar ve idamlar tarafindan belirlenir.
SOYKIRIM SÜRECi
11/12 Haziran 1938‘den 10 Agustos 1938‘e kadardir. 1938 yili olaylari “yasak bölgeler“ olarak ilan edilen iç Dersim’in neredeyse tümü (Kutudere-Kirmizi Dag-Sin ve Halvori kuzeyindeki Haçili Dere hattindan Mercan Daglari eteklerindeki Karacakale’ye kadarki bölge) ile Koçan asiretlerinin bölgesini (Ali Bogazi ve çevresi) bosaltma girisiminin yapildigi 11/12 Haziran’da baslar. Bu durum 1937 direnisine katilmamis olan adi geçen iki bölgede yerlesik Kör Abbas, Bal, Keçel ve Koçan gibi asiretlerin çetin bir direnisine yolaçar. Bu direnisler özellikle 22 Haziran’dan itibaren toplu kirimlar yoluyla bastirilir. Bu peryodun (1938 yilinin) en önemli olayi adini Dersim’in Laçin asiretinden alan ünlü Laç Deresi’nde cereyan eder. Laç Deresi’ndeki çarpismalarin en siddetlisi ise 19-24 Temmuz arasina rastlar.
SÜRGÜN SÜRECi
10 Agustos 1938‘den 31 Agustos 1938‘e kadardir. Bu aralikta bosaltilmis bulunan bölge halki ile diger bölgelerden ayiklanip toplananlar Bati Anadolu’ya önceden saptanmis yerlere nakledilir.
iki yila yayilan süreç içinde bazi anlar ayiklanabilir.
1937 yilinin kirim zamani özellikle Aliser’in öldürüldügü 9 Temmuz ile Sahan’in öldürüldügü 28 Agustos arasina rastlar. Bu araliktaki en kanli olaylar 17-18 Agustos günlerinde Bahtiyar bölgesindeki çarpismalarda yasanir. Seyit Riza’nin pek çok yakini da bu çarpismada yasamini yitirir.
1938 yilinin kirim zamani ise 22-28 Haziran arasinda (bosaltilmak istenen Kalan bölgesinde Baltali-kürekli muharebe), 19-24 Temmuz arasinda (Laç Deresi’nde) ve 15 Agustos’ta (Xeç baskini ve Xeç-Zimek toplu kirimi) yeralir.
Katliamin zirvesi 1938 yilinin isaret ettigimiz peryodlaridir.
Ama 1937‘deki 17-18 Agustos tarihi de kritik bir tarihtir.
Sonuç olarak, Dersim soykirimini anmak için bir tarih önermek gerekirse akla ilk gelenler 22-28 Haziran, 19-24 Temmuz ve 15 veya 17-18 Agustos tarihleri olmaktadir.
1920’lerin sonlari ve 30’lu yillarin baslarina iliskin raporlar, 1937-38 soykirimina öngelen dönemde Dersim’in isgalini tamamlamak ve ülkeyi insansizlastirmak amaciyla TC devletinin yapmakta oldugu çok yönlü hazirligin ayrintili bir resmini verirler. Dersim asiretleri, herbirinin sayi ve silah gücü, karsilikli iliskileri ve çeliskileri konusunda ayrintili bilgilerin yeraldigi Jandarma Umum Kumandanligi’nin Dersim adli kitabi da bu hazirligin bir parçasidir. Bu kitap kaynak olarak MAH Raporu ve Birinci Umumi Müfettislik (1927/8-35) raporlarina dayaniyor.
MAH (Milli Amele Hizmeti), 1927’de kurulmus Türk istihbarat teskilatidir. 1965 yilinda adi MiT olarak degistirilmistir.
Jandarma Umum Kumandanligi’nin Dersim adli kitabinda dönemin iç isleri Bakani sükrü Kaya’nin Basbakanliga verdigi 18. 11. 1931 tarihli raporunun Ek bölümü Lahika basligi altinda oldugu gibi verilmektedir. Bu Ek, daha o tarihte (1931), hazirligi yapilan saldirinin basarisini takiben Dersim’de kimlerin nerelere sürgün ve iskan edilecegine iliskin olarak Basbakanliga sunulmus bir plandir.
Burada yaklasik doksan asiretten 347 önde gelen ailenin (3470 kisi) Bati’ya ve Trakya’ya sürgünü, bunlardan 72 ailenin Tekirdag’a, 38 ailenin Edirne’ye, 56 ailenin Kirklareli’ne, 65 ailenin Balikesir’e, 73 ailenin Manisa’ya ve 34 ailenin de izmir’e iskani öneriliyor. Nakliye masrafi ve güzargahi bile saptanmis (Bk. JUK’un Dersim kitabi, s. 83-121, 1932).
1938 katliami Kemalist yönetim tarafindan, basta Mustafa Kemal olmak üzere Türk devletinin kuruculari tarafindan önceden planlanip gerçeklestirildi.
Bu kirimin önceden planlanan bilinçli bir stratejinin sonucu oldugunun kanitlari 19. yüzyil sonlarindan beri hazirlanan Dersim Raporlari’nda, Türk istihbarat teskilati MAH’in ve askeri müfettisliklerin raporlarinda, içisleri Bakani sükrü Kaya’nin raporunda, Jandarma Umum Kumandanligi’nin Dersim adli yayininda, Meclis konusmalari ve dönemin Türk basininda yeralan haber ve yazilarda apaçik sergilenmektedirler.
Bu belgeler üzerinde çalisilarak hazirlanacak bir dosya ile Dersim soykiriminin içyüzü uluslararasi kamuoyuna kolaylikla anlatilabilir. Belli basli dillere çevrilmesi gerekecek olan bu dosyaya ek olarak Dersim’de herkesçe bilinen toplu mezarlari tek tek görüntüleyen ve 37-38 kirimina tanik olan yasli kusagin ve 38 sürgünlerinin öyküsünü kaydeden bir belgesel de düsünmek gerekecektir.
Olayin anlasilmayacak bir tarafi yoktur.
Osmanli ve Türk yönetimleri kendi otoritelerini zor kullanarak Dersim’e tasimak istemis, hatta mümkünse Dersim’i haritadan büsbütün silmek istemis, Dersim ise buna karsi direnmistir.
iste Devlet-Dersim çatismasinin kökeninde yatan budur
Merkezi otoritenin zora basvurmasi ve askeri seferleri dogal olarak kendisini savunmak zorunda kalan Dersimli’nin direnisiyle karsilasti.
Bu sekilde baslayan Devlet-Dersim çatismasi 1938 soykirimina dek devam etti.
Dersim davasi iste bu süreçte gündeme oturdu ve yabanci bir gücün isgal ve imha girisimlerine karsi birbirini izleyen kendisini savunma amaçli bir seri direnis içinde, özellikle 1916 veya 1918 yili sonrasinda giderek ulusçu ifadeler kazandi.
iste benim Dersim direnisleri çagi dedigim bu evrededir ki Dersim kavrami Dersim-Kizilbas halkinin ve onun özgürlük sorununun ortak ve genel adina dönüstü.
Dersim, 1938’de bir soykirimla ve toplu sürgünlerle düsürüldü ve adi da daha 1936 yilindan itibaren Tunceli olarak degistirilip basinda askeri sömürge valileri olan olaganüstü bir rejimle yönetilmeye baslandi. 1938 Eylül’üne gelindiginde toplu direnis bastirilmis, bütün Dersim TC hükümeti tarafindan 10 yil için (1938-48) “Yasak Bölge“ ilan edilmistir.
Bu 10 yillik programa dördüncü harekat denebilir Bu zaman zarfinda yogun bir Türklestirme programi uygulanir. Resmi agizlar Dersim meselesinin bittigini ilan ederse de daglara siginanlarin olusturdugu gerilla birimlerinin (yerel dilde Qol) mücadelesi 1946 affina dek sürer.
1923-46, Dogu’nun kolonilestirilmesi, elkonan zenginliklerinin Bati’ya tasinarak 1950‘lerden itibarenki sinai gelisme için ilkel sermaye birikiminin saglandigi dönemidir. Türk devletinin temelleri de bu ayni süreçte atildi.
Tanzimat döneminde baslatilan ve 1930‘lu yillarda sürdürülen Dersim Raporlari serisinde TC devletinin Dersim’i sömürgelestirme, Türklestirme ve dagitma politikasi açikça görülebilir.
Örnegin 1930‘larin basinda hazirlanmis bir raporda (Büyük Erkani Harp Reisi’nin Mütalaalari) Dersim’de “Yüksek idare memurlarina adeta koloni idarelerindeki selahiyet verilmeli“, “Dersim evvela koloni (sömürge) gibi nazari itibara alinmali“ (akt. Dersim, T.C. Dahiliye vekaleti Jandarma Umum Kumandanligi, s. 218-19) seklinde ifadelere rastlanmaktadir.
1923-46 arasinda isgal ve siyasi ilhak, 1950 sonrasinda ise ekonomik ilhak gerçeklestirildi. Böylece Dersim ve Kürdistan zor yoluyla TC yönetimi ve pazarina entegre edildiler.
Tunceli Kanunu, Genel Valilik, Yasak Bölge uygulamalarinin 1948/49‘larda artik sona erdigi düsünülürse de, isgal (isgalin kendisi zor ve terördür) ve baska biçimler altinda olaganüstü rejim biçimi halen devam etmektedir. Dersimli yaklasik yetmis yildir su ya da bu biçim altinda askeri-fasizan olaganüstü rejimlerle yönetilmektedir.
Son olarak bir noktaya daha isaret etmeliyim.
Dersim’de karsi karsiya gelenler vahsi kapitalist ve sömürgeci bir uygarlik ile Morgan’in deyisiyle Eski Toplum (Komünal Toplum)’du. Dersim’in yakin çevresi bir derebeylik rejimi ile kusatilmisti. Bu dogru. Ama iç kesimlerde, yani eski ve esas Dersim’de, asker, polis, yasa, mahkeme tanimayan, kisaca devlet nedir bilmeyen bir sosyal örgütlenme mevcuttu. Toplumun hücresi yerel dilde ezvete adi verilen Dersim gensiydi. Yönetim biçimi, degerleri, hukuku tamamen farkliydi. 1938’de bir soykirimla sona erdirilen cemi, cemaati, kendine özgü hukuku ile bu Dersim Komünü’ydü. Baska deyisle bir ilkel demokrasi ya da sosyalizmdi. Yikilan Dersim gensi ve ona dayali Dersim Komünü’nün incelenmesi önemli bir konudur. simdilik diyecegim, sonraki Dersimli kusaklarin kitlesel halde sosyalizme yönelisinde Türk Solu’ndan önce, kendileri farkinda olmasalar bile içinden çiktiklari bu toplumun, önceki kusaklar tarafindan kendilerine aktarilan gelenegin önemli rol oynadigidir